Mehmet Bilal Bircan

Araştırma / Strateji Birim Müdürü
Kalıcı ve istikrarlı bir toparlanma için ekonomik veriler ise en erken 2026 yılını işaret etmekte…
27 Kasım 2023

Küresel Ekonomide Beklentiler

Kalıcı ve istikrarlı bir toparlanma için ekonomik veriler ise en erken 2026 yılını işaret etmekte…


Pandeminin ortaya çıkışını 2020 yılı başı olarak baz alırsak, yaklaşık dört yıl oldu. Pandemiyle birlikte ve pandemi sonrasında ekonomik problemler ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi başlı başına sorunlar yaratan gelişmeler yaşandı. Bu süreçte küresel sistem bir türlü tam olarak toparlanamadı. 


Özellikle 2022 yılı itibarıyla pandemi sonrası normalleşme teması hakim olmasına rağmen hem lokalde hem de küreselde enflasyonun da yükseliş yaşadığı bir yıl oldu. Bunun yanı sıra ülkelerin büyüme hızlarında yavaşlama öne çıkarken, buna bağlı olarak stagflasyon endişelerini de konuştuk. 2023 yılı ise enflasyonda düşüş eğilimlerinin görülmeye başlandığı ve gelişmiş ekonomilerdeki politika faizlerinin ya zirveye ulaştı ya da ulaşmak üzere olduğu bir yıl oldu.


Büyük ekonomiler arasında en güçlü toparlanma 2023 yılında büyümenin salgın öncesi seviyelerine yaklaşacağı tahmin edilen ABD'de yaşandı. ABD’nin büyümesi, geçen yıl uygulanan teşvik paketlerinin etkisiyle güçlü bir şekilde başladı. Büyümeyi destekleyen diğer faktörler ise tüketici harcamalarının güçlü kalması, konut sektörünün canlılığı ve finansal koşulların elverişli olması şeklinde sayılabilir. ABD’den gelen ekonomik verilerin pozitif olması ve büyüme beklentilerinin 2023 için yukarı revizyonu sonrası durgunluk beklentisi oldukça azaldı. 2007 yılından bu yana görülen en yüksek gösterge faiz oranlarına rağmen sağlam bir hızla büyümeye devam ediyor. Diğer yandan FED’in faiz oranları da enflasyonun üzerinde belirlemesi ABD ekonomisine olan güveni artıran bir başka etken oldu. ABD tarafında, yüksek faiz ortamının, enflasyon hedefine ulaşana kadar devam etmesi beklense de enflasyonda düşüş eğilimine paralel FED’in 2024 yılının ikinci yarısından itibaren faiz indirimlerine gitmesi bekleniyor. Hatta son gelen enflasyon verilerinin beklentilerden iyi gelmesi sonrasında agresif faiz indirimi olasılığını dikkate aldığımızda faiz indirimleriyle daha erken karşılaşma durumu şaşırtıcı olmaz.


Euro Bölgesinde ise tablo ABD’ye kıyasladığımızda hala karamsar. Euro Bölgesi’nde de ekonominin sınırlı da olsa toparlama çabası içerisinde olduğunu görmekteyiz. Ancak yine de aşılması gereken çok fazla engel de söz konusu. Büyümenin sıfıra yakın olması ve enflasyonda gerileme söz konusu olsa da hala yüksek seyretmesi stagflasyon olasılığını hala masada tutuyor. Rusya-Ukrayna savaşı ve buna bağlı olarak olumsuz ticaret hadleri şoku ile enerji fiyatlarındaki artış üretimin pandemi öncesi seviyelerin gerisinde kalmasına yol açtı. Diğer yandan Euro Bölgesi için hali hazırda küresel ticaret ve Çin ekonomisindeki olası yavaşlama risk faktörü olarak değerlendirilmekte. 


Çin’de pandemi sürecinde uygulanan Sıfır Covid Politikası talebi baskılarken büyümeyi zaten olumsuz etkilemişti. Çin ekonomisinin yaklaşık %12’sini oluşturan emlak sektörüne yönelik Çin hükümetinin destekleyici adımları ve Çin merkez bankasının faiz indirimlerine rağmen üretim ve iç talep hala zayıf kalmaya devam ediyor. Özellikle gayrimenkul sektöründe borçluluğun yüksek oluşu ABD ile arasındaki teknoloji sektörüne yönelik çatışma Çin için risk faktörleri arasında sayılabilir.
Küresel ekonomide ise ekonomik durgunluk büyük oranda önlense de enflasyon yüksek seyretmeye devam ediyor. Büyüme hala kırılgan ve ekonomiler arasında farklılıkların artmasına karşın yavaş ve dengesiz şekilde ilerliyor. Küresel ekonominin 2023 yılında %2,8 ve 2024 yılında %2,6 büyümesi beklense de bu oranlar 2000-2019 ortalaması olan %3,1’in altında kalmaya devam ediyor. Küresel enflasyon, 2022 yılında zirveye ulaştıktan sonra aşağı yönlü eğilimini sürdürmekte. Ancak enflasyon tarafında da hala 2000-2019 ortalaması olan %3,1’in hala gerisinde kalınmaya devam edilecek. 


Ülkeler ve küresel ekonomideki bu tabloyu göz önüne aldığımızda ekonomik toparlanma söz konusu olmakla birlikte risklerin de devam ettiği göz ardı edilmemeli. Bu kapsamda Çin’de emlak sektöründe yaşanabilecek olası bir kriz, jeopolitik risklere bağlı olarak emtia fiyatlarında yaşanabilecek dalgalanmalar, enflasyonda düşme eğilimini konuşsak da enflasyon beklentilerinin hala hedeflerin üzerinde kalmaya devam etmesi ve birçok ülkede mali tamponların aşınması ile ülkelerin krizlere karşı daha savunmasız hale gelmiş olmaları küresel ekonomideki riskleri ifade etmektedir.


Sonuç olarak, enflasyon küresel ekonomi için hala rahatsız edici unsurlardan biri olmaya devam ediyor. Ekonomilerde toparlanmaları konuşsak da durgunluk riski ortadan kalkmış değil, sadece ertelenmiş görünüyor. Kalıcı bir toparlanma için hala zamana ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz. Kalıcı ve istikrarlı bir toparlanma için ekonomik veriler ise en erken 2026 yılını işaret etmekte.