Yusuf Topçu

Araştırma Birimi Müdürü
Uzun yıllar süren ve bir bakıma hala devamını yaşadığımız 2008 krizinin etkileri uzayınca literatüre negatif faiz kavramı girdi.
07 Ekim 2020

Enflasyon, Reel Faiz ve Dolar

Enflasyon, Reel Faiz ve Dolar
Uzun yıllar süren ve bir bakıma hala devamını yaşadığımız 2008 krizinin etkileri uzayınca literatüre negatif faiz kavramı girdi. Dünya tarihini değiştiren türde bir kriz olan 2008’in artçı etkilerinden kurtulabilmek adına politika yapıcılar ekstrem uygulamalarına bir yenisini ekleyerek faizleri 0 noktasının altına çektiler. Kuruluşundan 15 yıl sonra 2014’te Euro bölgesi, 2016’da Japonya derken bugün birçok gelişmiş ülke merkez bankaları sıfırın altında eksi maliyetle borç veriyor.
Bir şekilde öğrenebilse hayatındaki en ilginç duyguyu yaşaması muhtemel olan Keynes’in bu uygulama hakkındaki görüşlerini hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ancak krizin derinliği ve uzunluğu, merkez bankalarını alışılagelmemiş heterodoks para politikaları uygulamaya zorladı ve artık herkes sürekli olarak negatif faizleri konuşmak ve düşünmek zorunda. Ekonomik ve finansal kararlar verilirken birçok para biriminde faizlerin 0’ın altında olması, 0’ın altında kalmaya devam etmesi ve belki de negatif bölgenin derinlerine ilerleme ihtimal, politika yapıcı, yatırımcı veya şirket farketmeksizin herkesin finansal karar verme noktasındaki davranış mekanizmasını değiştirdi.
Negatif faiz başka bir yazının konusu. Biz şimdi reel faize ve bu hafta açıklanan enflasyon verilerine odaklanalım. Önden de hatırlatalım:
Reel Faiz = Nominal Faiz - Enflasyon
Aylık %0,97 açıklanan TÜFE ile yıllık enflasyon %11,76’ya ulaştı. Türkiye enflasyonu son 3 aydır %11,75 seviyesinde, bu seviye de 24 Eylül PPK toplantısı öncesindeki faiz koridorunun üst bandı olan %11,75’lik GLP’ye tekabül ediyordu. 24 Eylül toplantısında üst bant %13,25’e getirildi, önceki yazımızda buranın TCMB’nin yeni hareket alanı olduğunu belirtmiştik.
TÜFE %11,76’da kalmasına rağmen enflasyon verisinde en dikkat çeken aylık %2,65 artarak yıllık %13,44’e yükselen ÜFE oldu. TCMB artan döviz kurunun üretici fiyatlarını yukarı baskıladığını söyledi, yıl sonuna doğru ÜFE’deki yükselişin TÜFE’ye yansıyacağının da sinyallerini verdi.
Türkiye ekonomisi 1980 sonrasında neoliberalizme yıllar içinde büyük ölçüde entegre olmuş bir ekonomi. Yıllar önce içine düştüğümüz orta gelir tuzağının öncesinde de finansal anlamda dışa bağımlılığı olan ve cari açık vererek büyümek durumunda olan bir ekonomi oluşturuldu. 2020’de pandemi de eklenince turizm gelirleri kayboldu, cari hesaptaki negatif sayı giderek büyüdü. Geçmiş yıllarda yüksek cari açık ile yüksek oranda büyüyen, dolayısıyla yeni istihdam üretebilen ekonominin yerini bu sene yüksek cari açıkla büyüyemeyen bir ekonomi alacak.
22 Ekim’de yapılacak PPK toplantısına 15 gün kaldı. Repo ihalelerinde son günlerde yapılan fonlamalarda basit faizler %13 seviyelerine giderek yaklaşıyor. 24 Eylül toplantısında %13,25’e çekilerek oluşturulan hareket alanının sonuna çok az bir süre kalmış görünüyor. Son 15 güne girilirken döviz piyasaları, hareket alanının sonuna çok az kalan TCMB’nin elini tekrar zorlamaya başladı. Dolar/TL bu yazı kaleme alınırken 7,88’e yükselerek rekor tazeledi. 
Halinden memnun olmayan piyasa, her seferinde olduğu gibi bir merkez bankası kararı öncesinde daha hamlesine başlamış gözüküyor. Bu sefer denklemde bir değişiklik de var. 25 Eylül günü BDDK, bankaların yabancı yatırımcılara sağladıkları TL swap limitlerini %1’den %10’a yükseltmişti. Normalleşme sürecinde piyasaların serbest işleyişini destekleyen bu karar, Londra’da off-shore TL piyasasında 10 kata kadar büyüklükte işlem hacminin olabileceği anlamına geliyor.
2019 Mart ve 2020 Temmuz aylarında yaşanan 1. ve 2. ‘Swap vakaları’ sırasında yabancı aktörler açığa sattıkları pozisyonları taşımaları için gereken Türk Lirası cinsi faiz ödemelerini bulamamış, off-shore piyasada TL Swap faizlerini astronomik seviyelere ulaştırmışlardı. Dolar/TL’nin serbest salınıma bırakıldığı, faizlerde yukarı yönlü baskının devam ettiği, ve bunların yanı sıra Swap işlem limitlerinin arttırıldığı bir ortamda Ekim ayı faiz kararına giden yolda çift yönlü yüksek volatilite yaşanma ihtimali bana göre günbegün artıyor.