Faiz bir gösterge değil, yön tabelasıdır
Merkez bankalarının faiz kararları yalnızca “bugün için alınan bir adım” değildir; geleceğe dair para politikasının yönünü işaret eder.
Bir faiz artışı, enflasyonla mücadelede kararlılığı; bir faiz indirimi, büyümeye öncelik verildiğini gösterir. Ancak asıl etki kararın kendisinde değil, kararın ne kadar süreceği beklentisindedir.
Faiz kararı açıklandığında piyasa önce “anlık reaksiyon” verir; ama asıl fiyatlama, sonraki haftalarda “yeni patikanın” anlaşılmasıyla oluşur.
Bu nedenle faiz, yatırımcı için yalnızca bir veri değil, yatırım stratejisinin pusulasıdır.
Uzun vadeli eğilim daha belirleyici
Faiz tek başına değil, trend içinde okunur.
Eğer faiz artırımı “döngüsel zirve”ye yaklaştıysa, bu artık tahvil ve mevduatın göreli cazibesini azaltır.
Faiz indirim döngüsü başlarsa, öncelikle şu dört kanal hareketlenir:
| Kanal | Erken Etki | Gecikmeli Etki | 
| Tahvil piyasası | Getiriler düşer, fiyatlar yükselir | 3–6 ay içinde sermaye kazancı oluşur | 
| Hisse senetleri | İlk etapta bankalar ve büyüme hisseleri toparlar | 6–9 ay içinde şirket kârlarına yansır | 
| Altın & döviz | Reel faiz farkı düşerse yükseliş eğilimi | Orta vadede kur dengesine bağlı | 
| Kredi & gayrimenkul | Faiz indirimiyle talep canlanır | 1 yıl içinde makro etkiler oluşur | 
Yani yatırımcı için mesele sadece “faiz düştü” demek değil; bu trendin ne kadar süreceğini ve hangi varlıkları sırayla etkilediğini okumaktır.
Tarihten bir örnek: 2009–2010 döngüsü
Küresel finans krizinin ardından ABD Merkez Bankası (Fed), 2008 sonunda faizleri sıfıra çekti.
Faizlerin uzun süre düşük kalacağı beklentisi tahvil getirilerini hızla aşağı çekti; sermaye akımları gelişmekte olan ülkelere yöneldi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da (TCMB) 2009’un başından itibaren faizleri düşürerek kredi büyümesini destekledi.
Sonuç?
- Borsa İstanbul 2009 boyunca %97 değer kazandı.
- Altın, dolar zayıflığı ve düşük faizlerin etkisiyle rekor kırdı.
- Tahvil piyasasında getiriler hızla geriledi, eski pozisyon alanlar ciddi kazanç elde etti.
Bu örnek, faiz düşüş patikasının erken safhasında uzun vadeli tahviller ve riskli varlıkların öne çıktığını gösteriyor.
Günümüzde benzer senaryo mümkün mü?
2025’in son çeyreğinde birçok merkez bankası (Fed, ECB, TCMB dahil) “faiz indirimi patikasına” girmek üzere bekleme aşamasında.
Enflasyonun düşüş eğiliminde olduğu, büyümenin yavaşladığı bir dönemde faizlerin gevşemesi kaçınılmaz hale geliyor.
Ancak 2009’daki gibi “sıfır faiz çağı” değiliz; bu kez amaç, dengeye dönüş.
Yani faizlerin düşmesi büyüme için fırsat yaratırken, yatırımcılar için enflasyondan korunma ve reel getiri yönetimi kritik öneme sahip.
Faiz düşüşü patikasında yatırımcı ne yapmalı?
1. Tahvil vadesini uzat, sabitle
Faiz düşüşü döneminde tahvil getirileri geriler, fiyatlar yükselir.
Yatırımcı, vadesi uzun sabit faizli tahvillere yönelirse hem faiz geliri hem de sermaye kazancı elde edebilir.
Faiz düşüşü sürdükçe bu “çift kazanç” dönemi devam eder.
2. Hisse tarafında büyüme ve defans dengesini kur
Faizlerin düşmesi kredi koşullarını gevşetir; bu da sanayi, perakende, bankacılık ve konut hisselerine olumlu yansır.
Ancak faiz indirimleri enflasyonun da canlanabileceği anlamına gelir; bu nedenle defansif sektörler (gıda, sağlık, telekom) portföyde yer almalı.
3. Altın ve değerli metallerde temkinli alım
Faiz düşerken reel faiz farkı geriler; bu da altın gibi “faizsiz varlıkları” cazip kılar.
Ancak agresif alım yerine “kademeli pozisyon” stratejisi gerekir.
4. Faiz ve döviz korumalı ürünlerde geçiş stratejisi
Faiz düşüş trendi başlamadan önce TL varlıklarda pozisyon almak avantaj sağlar.
Bu süreçte faiz değişimine duyarlı yatırım fonları ve sabit getirili eurobondlar öne çıkar.
5. Borçlu yatırımcı için nefes alma dönemi
Kredi faizlerinin düşmesiyle, borç geri ödeme maliyetleri azalabilir.
Ancak bu dönemde de “ucuz krediyle yeni borç” döngüsüne girmemek gerekir; uzun vadeli sabit faizli finansman fırsatı değerlendirilmelidir.
Türkiye özelinde: 2025 senaryosu
Eğer TCMB 2025’te enflasyonda kalıcı düşüş görür ve faiz indirimi patikasına girerse:
- TL tahvil piyasası hızla prim yapabilir, özellikle 2–5 yıl vadelerde ciddi sermaye kazancı fırsatları doğar.
- Bankacılık sektörü, mevduat maliyetinin gerilemesiyle net faiz marjında artış görebilir.
- Döviz ve altın, reel faiz farkının azalmasıyla “koruma aracı” rolüne geri döner.
- Gayrimenkul ve finans dışı şirketler, düşük faizli finansmana erişim sayesinde orta vadede pozitif ayrışır.
Ancak dikkat: Eğer faiz düşüşü erken ve enflasyon düşmeden başlarsa, bu ralli kısa ömürlü olur.
Yatırımcılar için kilit nokta, faiz indiriminin kalıcılığıdır.
Sonuç: Faiz kararı bir “günlük olay” değil, bir “dönem sinyali”dir
Merkez bankaları yön değiştirirken, piyasalar yeni denge arar.
Faiz artışları genellikle geçici güven, faiz düşüşleri ise uzun vadeli risk iştahı yaratır.
Yatırımcı için en doğru strateji, bu döngüyü “erken okumak” ve uzun vadeli varlık pozisyonunu doğru zamanda almaktır.
Kısa mesaj:
Faiz kararları, geçmişin değil geleceğin fiyatıdır.
Düşüş patikasında kazanan, erken konumlanan olur.